
Dedem ile Reis atlarının üzerinde hızla ilerlerken ufak bir kasabaya gelmişler. Girişteki tabelada Afyonkarahisar yazıyormuş. Afyonkarahisar’ın adı o zaman da Afyonkarahisarmış. Niye başka olsunmuş ki zaten. Şehre girince yavaşlayan bizimkiler, kasabanın pazarında at üstünde dolaşırken tezgahtaki ürünler dedemin ilgisini çekmiş. Atından inen dedemi gören Reis de atlamış aşağı. Zaten ilgi çeken ikili artık Afyonlularla aynı hizadalarmış. Pazarın içinde, atlarının dizginleri ellerinde dolaşırlarken kırmızı kapüşonlu bir adam gelmiş yanlarına. Cebinden afyon çıkarıp uzatmış dedemlere. Dedem afyonu almış, çökmüşler bir kaldırıma. Afyonu içtikten sonra başlamışlar tezgahların arasında dolaşmaya. Dedem tezgahtakileri incelerken kendi çakısından daha donanımlı bir çakı beğenmiş, Reis’e göstermiş. Reis de beğenince, dedem belinden kendi çakısını çıkarıp tezgahtara uzatmış. Alışmış ya takasa, belki kabul eder diye takas teklif etmiş. Tezgahtar çakıya bakmış, dedeme bakmış, dedemin diğer elinde duran kendi sattığı çakıyı görmüş. Şöyle bir ya sabır çekercesine gülümsemiş ve “Dayı bi s*ktir git adam mı düdüklüyosun?” demiş. Dedem tezgahtarın ne dediğini anlamadığı için takasta ısrar etmiş, ortam biraz gerilmiş. Reis’e dönüp “Yemedi *bne, halbuki ta Güney Amerika’lardan getirdik. Vizyon işte kardeşim. Adam düşünüyor tabii ben bunu kime satıcam diye. O da haklı ama bi bak bakalım çakıma. Belki üzerinde bi işleme falan var bişey var yani….” diye anlatırken; tezgahtar dedeme “Dayı yaşından başından utanmıyorsun. Başında tüylerle geziyorsun. Senin gibi gelen başkaları da oldu. Bu aralar ne oluyor bilmiyorum zaten. Dükkanın önünü kapatma, tüylerden tezgah görünmüyor.” demiş ve eline vurup çakıyı tezgaha düşürmüş. Dedem adamın bu kadar uzun konuştuğunu görünce önce bir şaşırmış, Reis’e “Ne anlatıyor acaba” demiş. Reis biraz çekinmiş. Dedem o sırada, özel yeteneğini kullanıp, belinden köydeki iguanasını çıkarmış. Adama uzatmış, tezgahtar “Bu ne amınakoyim” demiş. Dedem tezgahtaki çakıyı işaret ederek iguanasını daha da ileri uzatmış. Hayatında ilk defa iguana gören tezgahtar irkilmiş tabii. Reis durumun farkına varmış, yan tezgahtan bir tutam marul koparmış, uzatmış iguanaya. Tezgahtar iguananın ot yediğini görünce biraz yumuşamış. En azından beni yemez diye düşünmüş herhalde. Nasır tutmuş elleriyle iguanayı eline almış tedirgince. Dedem çakıya yönelmiş, adam boştaki eliyle “ bekle “ işareti yapmış. 5 dakikalık gergin bekleyişten sonra tezgahtar diğer eliyle iguanayı sevmeye başlamış. Dedem rahatlamış, almış çakıyı. Bir an düşündükten sonra 4 tane de elma indirmiş tezgahtan. Tezgahtara selamını çakıp ayrılmış oradan. Dedem ile Reis mutlu mutlu çakıyı incelerken dedem arkasını dönmüş, bir bakmış atlar yok. Tek kişi bir çakıyı almayı başaramayınca atlardan olmuşlar. Reis hemen özel yeteneğini bile kullanmadan atları görmüş biraz uzakta. Ama biliyorlarmış ki artık alamazlarmış atlarını. Zaten atlar da aslında onların değilmiş. Atlar aslında hiç kimsenin değilmiş. Bu arada, tezgahtarın da adı Alaattinmiş.