
Büyük büyük dedem Buffalo Joe sabahın ilk saatlerinde uyanmış. Sahile gidip biraz egzersiz yapmış ve denize girmiş. Güneş battıktan sonra başlayan at ve at arabası tahliyesinin son seferleri yapılıyormuş. Gemilerden sahile taşınan atlar, ormanın içinde sıraya konuyormuş. At arabaları ise karaya çıkarıldıktan sonra beygirlerine kavuşturulup ormanın içindeki patika yolda sıralanıyormuş. Dedem kamp alanına geri döndüğünde askerlerin çoğu uyanmış, toparlanıyorlarmış. Aztekli çadırın kazıklarını söküyormuş. Dedem de çadırın sökülmesine yardım edince kısa sürede işlerini bitirmişler. Reis Salyangözü’nü de alıp Malahida’nın yanına gitmişler. Malahida, sefere çıkmadan önceki son kontrolleri yapıyormuş. Rütbeli askerlerden durum bilgisi alıyormuş. Savaşa girmeden önce askerlerin psikolojisi Lider Malahida için çok önemliymiş. Psikoloji, belki kazanamayacakları bir savaşı kazanmalarını sağlamazmış. Ama kazanabilecekleri bir savaşı kaybetmelerine yol açabilirmiş. Bu yüzden Lider Malahida olup biten her şeyden haberdar olmak istiyor, askerlerle sürekli muhabbet ediyormuş. Zaman zaman atların yanına gidip onlarla bile konuştuğu olurmuş. Hazırlıklar tamamlandıktan sonra yola çıkmışlar ve birkaç gün sonra Washington sınırına gelmişler. Büyük bir ordu oldukları için saklanmaları pek kolay değilmiş ama ormandan çıkmadıkları için pek fark edilmiyorlarmış. Şehrin ortasından bir nehir geçiyormuş. Nehrin aşağısından dolaşıp şehri kuşatmışlar. Savaş otağı kurulmuş, Malahida ve dedemler otağa yerleşmişler. Dedem heybeden dürbünü çıkarıp şehre bakmış ve dürbünü Malahida’ya uzatmış. Dürbünü alan Malahida hemen şehrin krokisini çıkarmaya başlamış. Şehrin etrafında bir yükselti yokmuş. Olsa da, fark edilmemek adına tepeye çıkamazlarmış. Bu yüzden krokiyi çizmek bir hayli zor oluyormuş.
Birkaç gün sonra Malahida şehrin krokisinin yarısını tamamlamış. Akşama doğru her gün olduğu gibi yemek hazırlıkları başlamış. Bu sırada ordunun sol kanadına yakın bir yerden tek başına bir atlı geliyormuş. Gözcüler atlıyı görüp durumu rapor etmişler. Lider Malahida haberi aldığı sırada dürbünle şehre bakıp krokiyi çizmeye devam ediyormuş. Dürbünü şehirden kuzeye çevirmiş ve tek başına gelen atlıyı görmüş. Atın üzerindeki adam sivilmiş. Yine de riske giremeyecekleri için adamın iyice yaklaşmasını bekleyip ormanın derinliklerine girdiğinde ağ atıp adamı yakalamışlar. O akşam yemekten sonra Lider Malahida, adamı bizzat sorgulamış. Adamın cevaplarında şüphe uyandıracak hiçbir şey yokmuş. Sıradan bir köylü gibi duruyormuş. Ama adamı serbest bırakırlarsa çenesini tutamayabilirmiş. Öldürmemişler ama ellerini ve ayaklarını sıkıca bağlayıp tutsak etmişler.
Buffalo Joe, Reis Salyangözü, Aztekli ve Lider Malahida ateşin başında oturmuş kuşatma hakkında konuşuyorlarmış. Malahida, çizdiği krokinin detaylarından bahsedip şehrin zayıf noktalarını anlatıyormuş. Bu sırada Reis Salyangözü bir tırtıl görmüş ve tırtılın yanına gitmiş. Antenlerini kullanarak iletişim kurmaya çalışırken bir yandan da “Uğraştırmasa bari” diye söyleniyormuş. Tırtıl “Ben başkalarına benzemem.” diyince Reis şoka girmiş ve kabuğuna çekilmiş. Tırtıl, “Ne oldu? Utandın mı?” diye seslenmiş Reis’e. Tırtıl gerçekten de konuşuyormuş. “Benim adım Alexa. Senin adın ne?” diye sormuş. Reis Salyangözü “Reis desen yeterli.” diye yanıtlamış. Aslında Alexa da Reis’in konuştuğuna şaşırmış ama çaktırmamış. Çünkü Reis o sırada Alexa’ya antenleriyle kur yapıyormuş ve Alexa da bunun farkındaymış. Birbirleriyle konuşabilmenin verdiği şaşkınlığı tamamen üzerlerinden attıktan sonra Reis kendinden bahsetmeye başlamış. İçtiği tekila yüzünden bir anda kendini Anadolu’da bulmasından, orada bıçaklandıktan sonra Aztekli bir adamla tanışmalarından, Aztekli’nin yarayı iyileştirmek için bir ilaç yapıp yaraya sürdükten sonra salyangoza dönüşmesinden, Milena’dan, Buffalo Joe’dan, Lider Malahida’dan ve diğer her şeyden bahsetmiş. Alexa meraklı gözlerle Reis’i dinliyormuş. Saatlerce konuşan Reis Salyangözü “Peki ya sen? Sen nasıl tırtıla dönüştün?” diye sormuş Alexa’ya.
Alexa, varlıklı bir ailenin ortanca çocuğuymuş. Ailesinden sürekli evcil hayvan istiyormuş. Sokakta köpek bulup eve getiriyormuş. Bir süre sonra babası köpeği ormana götürüp doğaya salıyormuş. Kuş yakalıyormuş. Annesi kafesinin kapısını açıyor, uçup gitmesine izin veriyormuş. Tüm çabalarına rağmen evde hayvan tutamayan Alexa sonunda pes etmiş. Birkaç yıl sonra bir salgın baş göstermiş. İnsanlar evlerinden çıkamaz olmuşlar. Sadece haftada bir gün marketlere gidip alışveriş yapıyorlarmış. Çoğu sektör durma noktasına gelmiş. Alexa’nın babası da çalışmalarına evden devam etmeye başlamış. Annesi zaten çalışmıyormuş. 20 yaşının altında olanlar haftada iki gün, belirli saatlerde dışarı çıkabiliyorlarmış. O günlerden birinde Alexa ile kardeşi dışarıda yürüyüş yaparken ölmek üzere olan bir kedi görmüşler. Kediyi alıp eve götürmüşler. Kediye o kadar iyi bakmışlar ki hayvan birkaç gün sonra sağlığına kavuşmuş. Alexa’nın kedinin evde kalmasından yana pek bir umudu yokmuş. Ailesinin, sağlığına kavuşan kediyi sokağa geri bıracaklarını düşünüyormuş. Yine de şansını denemek için annesine sormuş. İnsanları eve tıkan salgın, herkeste olduğu gibi Alexa’nın ailesinin fikirlerinde de değişikliklere sebep olmuş. Kedinin evde kalmasını onaylayan annesi, babasını da ikna etmiş ve Alexa yıllar sonra en büyük isteklerinden birine kavuşmuş. Aradan bir yıl geçmiş. Alexa, kedisinin eve geliş yıl dönümünü kutlamak için marketten ciğer almış. Alexa, ciğeri kedinin önüne koyarken kedi Alexa’nın elini tırmalamış. O günün gecesinde ateşler içinde uykusundan uyanan Alexa etrafına bakmış. Yattığı yer ona çok büyük geliyormuş. Başka bir şeye dönüştüğünü anlamış. Alexa o gece kedinin tırnağındaki vanilin kalıntısı yüzünden tırtıla dönüşmüş.