
Tansiyonu daha yeni yeni kendine gelen dedem, karşısında duran Aztekli’nin suratını görünce şoka girmiş. Dedem Meksika’dan ayrıldıktan sonra Aztekli çok değişmiş. Suratındaki dövme sayesinde dedem onun Aztekli olduğunu anlayabilmiş. Bu sefer de tansiyonu düşen dedeme, biraz daha kek vermiş Aztekli. Reis kenarda bağdaş kurmuş otururken yaşananlara bir anlam vermeye çalışıyormuş. Dedem daha olayın şokunu atlatamadığından; Reis’e karşısındaki adamın Aztekli olduğunu söyleyememiş. Dedem Aztekli’ye sarılıp “Nasıl olur böyle bir şey? Yağmurlar aşkına söyleyin!” diye bağırmış. Reis’e dönüp “Aradığımız adamı bulduk Reis.” demiş. Fakat Reis kendini pek iyi hissetmiyormuş. Bir anda yarası yine sızlamaya başlamış. Zaten konuşamayan Reis’in yüz kasları, acı çekerken mutlu bir ifadeye bürünmenin zorluğunu bir hayli yaşamış. Elini suratına koyarak “Ben yatıyorum” gibisinden bir hareket yapıp şöminenin ucuna uzanmış.
Aztekli başlamış anlatmaya… “Senin köyden ayrılışından çok uzun bir zaman sonra köye bir kadın geldi. Çok güzel bir kadındı ancak kimseyle iletişim kurmuyordu. Köy mezarlığının yanındaki ormanda kendisine bir ev yaptı ve orada yaşamaya başladı. Kimseyle konuşmadığı için dilimizi bilip bilmediğini bile bilmiyorduk. Kadın zaman zaman köye gelip, kuyudan su çekip gidiyordu. Köyün en yaşlısı ben değildim ama benden yaşlı olanların hiçbiri yürüyemiyordu.Bu yüzden benim gitmemin daha doğru olacağını düşündüler. Ama ben kadına aşık olmuştum Joe. Yaşımdan başımdan utanmadan aşık olmuştum… Neyse, bir gün kadının ormandaki evinin yolunu tuttum. Etrafta bir sürü mantar vardı. Seni zehirlemesi için üzerine basmanın yeterli olacağı mantarlar. Dikkatli bir şekilde yoluma devam ettim. Evi sanki büyüyle yapılmış gibiydi. Kapısını çaldım. Açan olmadı. Bir daha çaldım, yine bir hareket olmadı. Usulca kapıyı ittirip içeri girdim. Tedirgindim çünkü kadının kim olduğunu, ne ile karşılaşacağımı bilmiyordum. Etrafı incelemeye başladım. İçeride sürekli yanan bir ateş vardı. Çeşit çeşit mantarlar evin tavanına asılıp kurutulmaya bırakılmıştı. Masanın üstünde uyuyan bir insan kafası vardı. Sadece bir kafaydı ama canlı olduğuna yemin edebilirim. Etrafı sessizce incelemeye devam ederken arkamda bir şey olduğunu hissettim. Ensemde bir yanma hissi oluştu ve gözlerimi açtığımda Anadolu’daydım. Buranın yerlisi buraya Anadolu diyor. Hiçliğin ortasında uyanmıştım. Ayağa kalktım ve şaşkın bir şekilde yürümeye başladım. Kısa bir zaman sonra iki adam atlarıyla yanıma geldiler. Bir şeyler konuştular ama anlamadım. Bıyıklılardı. Bıçaklarını çıkarıp üzerimi aradılar. Bir tek şişem ve varlığından haberim dahi olmayan bir paket vanilin yanımdaydı. Bilmediğim yerlere gittiğimde şişemi mutlaka yanıma alırdım. Ölümle burun buruna gelirsem şişeden içip senin yanına kaçabilmek için. Vanilini bıraktılar. Sadece şişemi alıp gittiler. Bir süre daha yürümeye devam ettim ve bir çiğ köfteciye geldim. Burada her yerde çiğ köfteci var. Hatta evlerin tavanlarına bile çiğ köfte yapıştıranlar gördüm. Burada insanlar delirmiş Joe. Çay demlendi, bir çay koyayım da sıcak sıcak içelim. Sonra devam ederim.” demiş. Aztekli şömineye doğru yönelmiş.Reis’in orada olmadığını fark edince etrafa bakınmış ancak görememiş. Dedeme dönüp “Reis nerede? Burada yok.” demiş.
Dedem ayaklanıp dışarı çıkmış, Reis’e seslenmiş. Cevap veren olmamış. Zaten Reis dilsiz olduğu için duysa da cevaplayamazmış. Dedem ile Aztekli dışarı çıkıp Reis’i aramışlar ancak hiçbir ize rastlayamamışlar. Bir süre sonra Aztekli’nin mağarasına geri dönmüşler. Isınmak için ateşin başına geçtiklerinde yerde sarı bir salyangoz fark etmişler. Aztekli bu tür salyangozları buralarda hiç görmediğini, doğup büyüdüğü köyün mezarlığının yanındaki gölette bu türün çok fazla olduğunu söylemiş. Hem Reis’in kaybolması hem de Meksika’da yaşayan bir salyangozun bir anda mağarada belirmesi kafalarını çok karıştırmış. Dedem salyangozu eline alıp incelemeye başlamış. Suratı ilginç bir şekilde Reis’in suratına çok benziyormuş. Dedem parmağıyla salyangozun kabuğuna dokununca salyangoz konuşmuş. Reis, maalesef salyangoza dönüşmüş. Ama en azından artık konuşabiliyormuş.