2.10 EMİNÖNÜ VAPURU

Dedemler geceyi yine aynı sundurmanın altında geçirmişler. Habercinin, öğleden sonraki idamı duyurma sesine uyanmışlar. Haberci, “Yüce kralımızın emriyle, öğleden sonra kent meydanında işini layığıyla yerine getirmeyen dört koruma idam edilecektir. İnfaz törenine yüce kralımız da katılacaktır. Tanrı Kuzey’in Kralı’nı korusun!” diye bağırıyormuş. Dedem ile Aztekli bu duyuruyla birlikte hemen toparlanmışlar. Dedem atına dönüp “Sakın buradan ayrılma. Gün içerisinde geri döneriz.” demiş. Kent meydanına erken varmışlar. Kalabalığın akın etmediği saatlerde orada oldukları için ön saflarda yerlerini tutmuşlar ve beklemeye başlamışlar. Kent meydanını saraya bağlayan yol tamamen boşaltılmış. Kral ve korumaları o yoldan kent meydanına gelmişler. İdam edilecek dört koruma, boyunları ipe asılı halde kütüklerin üzerinde ölümü bekliyorlarmış. Reis Salyangözü, hiç zaman kaybetmeden kralın platformundan ayrılıp idam platformuna doğru sürünmüş. Kral ayağa kalkıp konuşmasını yapmış. Reis, idam edilecek adamlardan birinin ayağına çıkmış ve orada beklemeye başlamış. Adam ayağına bakıp salyangozu görmüş. Reis, adama bakıp “Memleketi kurtaracaksın ama farkında değilsin.” demiş. Salyangozun konuştuğunu fark eden adam, ölmek üzere olmasından kaynaklı aklını kaçırdığını düşünmüş. Kral elini havaya kaldırmış, baş parmağını açıkta bırakarak elini yumruk yapmış. Halk heyecanla emri bekliyormuş. Dedem ile Aztekli’nin gözü Reis’i arıyormuş. Kral işareti vermiş ve kütükler dört adamın da altından aynı anda kaydırılmış. Can çekişen adamlar ayaklarını sallarken Reis, o ivmeyle öne doğru atlamış ve idam platformundan aşağı doğru yuvarlanmış. Reis’i havada gören dedem, önündeki birkaç sıra insanı yararak en ön safa geçmeyi başarmış. Halka ayrılan kesim çitle çevrili olduğundan dedem çiti aşamıyormuş. Çömelip ona doğru gelmekte olan Reis’e seslenmiş. Reis de dedemi görüp ona doğru tüm gayretiyle sürünmeye başlamış. Birkaç dakika sonra kavuşmuşlar ve dedem, Reis’i cebine koyup Aztekli’nin yanına geri dönmüş.

Kalabalığın içinden çıkıp atın yanına varmışlar. Reis, kralın birazdan şehirden ayrılıp Washington dedikleri bir yere gideceğini, bunu da Küba üzerinden gemiyle yapacağını söylemiş. Aztekli bir müddet şehirde kalmalarının daha iyi olacağını, kralın yokluğunda otorite boşluğunu değerlendirerek burada bilgi toplamaya devam etmelerinin yola çıkmaktan daha iyi bir fikir olduğunu belirtmiş. Reis çekimsermiş. Her ajanlık görevi onun için bir risk olduğu için biraz dinlenmenin kendisine iyi geleceğini düşünüyormuş. Hem Washington da neresiymiş. Kral neden oraya gidiyormuş. Dedem ise kralı öldürme fikrinin imkansızlığından ötürü rafa kaldırılması gerektiği, ancak yine de kralı takip etmelerinin daha iyi bir fikir olacağı kanısındaymış. Benzin kutusunu çıkarıp şöyle bir sallayarak içinde ne kadar benzin olduğunu kontrol etmiş. Kalan benzin, en fazla bir dolum daha yaparmış. Kralı gözden kaybederlerse, kalan benzinin onu tekrar bulmaya yetmeyeceğini söylemiş ve bir süre ısrar ettikten sonra Reis ile Aztekli’yi ikna etmiş.

Ata binip kentin kuzeyine doğru gitmişler ve kralın hangi kapıdan çıkış yapacağını beklemeye başlamışlar. Kral ve kafilesi şehirden çıkış yapınca başlamışlar yine takibe. Önce Rio, sonra Bahia derken Venezuela sınırına girmişler. Durmadan kuzeye ilerleyip liman kentine varmışlar. Şehre vardıklarında balıkçı tekneleri limana yanaşıyormuş. Dedem, uzun süredir balık yemediklerini söyleyip limana doğru yürümeye başlamış. Liman çevresinde bir sürü salaş balık restoranı varmış. Dedemler limana girerken “Eminönü Vapuru” isimli bir tekne kıyıya yanaşmış ve ağındaki balıkları kıyıya boşaltmış. Taze balıkların bir kısmı tahta kasalara konup restoranlardan birinin içine taşınmış. Buffalo Joe, Reis ve Aztekli taze balıkların taşındığı restorana girmişler. Ekmek arası balıklarını sipariş etmişler. Onlar siparişlerinin gelmesini beklerken teknenin kaptanı içeri girmiş. Kaptan, aynı zamanda restoranın da sahibiymiş. Müşterileri selamlayıp tezgahın arkasına geçmiş. Dedem, arada ekmeğin içini açıp balıktan azıcık koparıp cebinde duran Reis’e veriyormuş. Bıyıklı bir adam gelip dedemlere turşu suyu satmaya çalışmış. Dedemler istemeyince adam gitmiş. Hemen ardından ıslak mendil satmaya çalışan çocuklar gelmiş. Dedemler onu da istememiş. Sonra yine turşucu gelmiş, yine geri çevirmişler. Islak mendil satan başka bir çocuk gelmiş, onu da yollamışlar. Turşucu üçüncü sefer gelince Aztekli ikna olur gibi olmuş. Dedem durumu fark edip Aztekli’ye “Sakın! İşte böyle yaparak insanlara zorla turşu suyu içiriyorlar. İstersek kendimiz söyleriz kardeşim.” demiş. Turşucu “İnsanların ekmeğiyle oynamayın kardeşim. Adam içmek istiyor, ne diye engel oluyorsun.” diye söylene söylene masadan uzaklaşmış.

Kaptan, müşteriler azalınca tezgahın arkasından ayrılıp dedemlerin masasını ziyarete gitmiş. Bir tabure çekip yanlarına oturmuş. “Kentimize hoşgeldiniz. Benim adım Kaptan Black. Bu restoranın sahibiyim. Aynı zamanda limandaki teknelerden biri de benim teknem. Nesillerdir burada yaşıyoruz ve balıkçılık yapıyoruz. Sizi ilk gördüğümde yabancı olduğunuzu anladım. O yüzden yanınıza geldim.” demiş. Buffalo Joe ve Aztekli kendilerini tanıtmışlar. Dedem, kaptanın turşucular adına özür dilemek için geldiğini düşünmüş ama sonra uzatmak istememiş ve hemen konuya girip Küba’ya gitmek istediklerini söylemiş. Kralın gemisine sızamayacaklarını bildiklerinden, onları Küba’ya ulaştıracak bir taşıta ihtiyaçları varmış. Kaptan Black, belki onlara yardım edebilirmiş.

Değerlendirme: 1 / 10.
Gösterilecek yorum yok.

WordPress.com'da bir web sitesi veya blog oluşturun

Yukarı ↑