
Buffalo Joe, Reis Salyangözü ve Aztekli vakit kaybetmeden yola çıkmışlar. Aztekli dürbünü heybeden çıkarıp ileri doğru bakmış. Kral ile kafilesi çok uzakta değilmiş. Kısa sürede aradaki mesafeyi kapatmışlar. Yoldan ve kafilenin görüş alanından çıkarak soldaki ormana girip oradan devam etmişler. Bir süre sonra dedem çakmağı yakmış. Alev tam olarak doğuyu gösteriyormuş. Dedemler ile kafile aynı hizada, farklı yollardan ilerliyormuş. Dedem arada bir dürbünle hem kafileyi hem de bir sonraki köyü kontrol ediyormuş. Dedemlerden yavaş hareket eden kafile için köy, yaklaşık bir günlük uzaklıktaymış. Köye gece varış yapmak istemeyen kral, o akşamı kamp kurarak geçirmiş. Dedemler de atı dinlendire dinlendire bütün gece yola devam etmiş ve sabaha karşı köyde olmuşlar. Köylüler, kralın onları ziyaret edeceğini bilmediği için, ekstra bir güvenlik önlemi almamışlar. Sadece köyün giriş çıkışlarında rutin kontroller yapılıyormuş. Dedemlerin güneyli vatansever hikayesini anlatmasına bile gerek kalmamış. Kralın o gün öğleden sonra köye varış yapacağını tahmin ediyorlarmış. O yüzden hazır fırsatları varken Reis’i kolaylıkla muhtarlık binasının içine sokmuşlar. Kral ve kafilesi, köyün gözcüleri tarafından görülüp haber tüm köye salındıktan sonra köyde bir telaş başlamış. Muhtar sokağa inip köyü dolaşmış ve herkese emirler yağdırmış. Dedem ile Aztekli, köy kuyusunun yanında oturuyorlarmış. Muhtar onları oturur halde görünce sinirlenip “Siz niye burada oturuyorsunuz. Bir işin ucundan tutsanıza.” demiş. Dedem muhtara dönüp “Biz yolcuyuz. Kral mral tanımayız. Önümden geçse, belki nezaketen selam veririm.” demiş. Muhtar küfürler eşliğinde söylene söylene ayrılmış yanlarından.
Reis Salyangözü, yerinde beklemekten sıkılıp güvenliği elden bırakmadan etrafta dolanmaya başlamış. Yine ne kısmetse, odanın köşesinde bir tırtılla denk gelmiş… Bir süre sonra muhtar odaya girmiş. Konsantrasyonu dağılan Reis, tam yerine geçmeye hazırlanıyormuş ki; muhtar masasından bir şey alıp aceleyle odadan çıkmış. O sırada dedemler pencere kenarına yaklaşmış ve dedem “Kral köye geldi.” demiş. Yarım kalan işi hakkında “Acaba devam etsem mi?” diye düşünen Reis, bunu duyunca toparlanıp yerine geçmiş. Kral ve kafilesi, ilk iş olarak yine muhtarlık binasını kontrol etmişler. Sunulan rapordan ve gözüyle gördüklerinden tatmin olan kral, köyün kahvesine gidip bir kahve içmiş. Ama tabii kral kahveye geliyor diye bütün kahvehane boşaltılmış. Okey masaları yarıda kalmış. Faruk Abi elindeki 9 adet maçayla 12’den ihaleye girmeye hazırlanırken gelmiş Kuzey’in Kralı. Kahvesini bitirip masadan kalktıktan sonra köyü dolaşıp yapılan işlere bakmış. Toplu halde muhtarlık binasına geçmişler. Hemen gün içinde toplantılarını yapıp akşam da orada konaklamışlar.
Dedem, akşama doğru muhtar binadan çıkınca, Reis’i almak için içeri girmiş. Temizlikçi o sırada muhtarın odasının yanındaki odayı temizliyormuş. Muhtarın odasına giren dedem, Reis’i aramaya başlamış ama bulamamış. Temizlikçi, muhtarın odasını çoktan temizlemiş. Camı da kapıyı da havalansın diye bir süreliğine açık bırakmış. Binadan çıkarken her yeri kapatacakmış. Reis’i bulamayan dedem telaşlanmış. Camı açık görünce “Sıkılıp çıktı mı acaba?” diye düşünmüş. Tam pencereye doğru yönelirken kalçası hafifçe masaya çarpmış. Emevi’nin vedalaşırken dedemin cebine koyduğu şişe olmasa sıkıntı olmayacakmış. Ama şişe cebinde olduğu için ses çıkarmış. Dedem sessizce küfür edince Reis, dedemin sesini duymuş. “Buradayım Joe. Çöpün içindeyim. Temizlikçi beni bulup çöpe attı.” demiş. Dedem muhtarın masasına doğru giderken çarpma sesini duyup şüphelenen temizlikçi, muhtarın odasına gelmiş. “Hey sen! Ne yapıyorsun orada?!” demiş. Dedem hemen elini beline atmış ve bel mesafesinden tuttuğu frizbiyi temizlikçiye fırlatmış. Temizlikçi, frizbinin kafasına çarpmasıyla ne olduğunu anlamadan bayılmış. Dedem, Reis’i çöpten alıp oradan ayrılmış ve Aztekli’nin yanına gelmiş. “Hemen atın yanına gidip buradan ayrılmalıyız.” demiş.
Köyden ayrılıp kuzeye doğru devam etmişler. Ormanın içine doğru girip kuytu bir yerde kamp atmışlar. Reis, toplantıda edindiği bilgileri dedemlerle paylaşmış. Artık sürekli kraldan bir adım öndelermiş. Kralın gideceği her köye önceden varıp toplantılara sızmışlar. Ancak hiçbir şekilde krala yaklaşma fırsatını yakalayamamışlar çünkü korumalar çok sıkı çalışıyormuş. Sürekli devriyeler ve devriye düzenleri değişiyormuş. O köyden bu köye, Kuzey’in Kralı ve kafilesinin peşinde sürüklenen dedemler, yolculuk devam ettikçe kendilerini şehir merkezlerinde bulmaya başlamışlar. İmparatorluğun o dönemki başkentine, günümüzün Sao Paulo topraklarına yaklaşıyorlarmış. Artık şehir giriş çıkışlarında kimse onlara bir şey sormuyormuş. Hatta bir ara rotayı değiştirmişler ve güney Brezilya sahillerinde kafalarına göre takılmışlar. Kalabalık ve kozmopolit bölgelerden geçip, kralın peşinde Sao Paulo’ya kadar gelmişler.
Şehre vardıklarında hava kapalıymış. Yağmur yağacağını anlayıp bir sundurmanın altına sığınmışlar ve geceyi orada geçirmişler. Sabah uyanmışlar ve sundurmanın altından çıkıp şehri dolaşmaya başlamışlar. İmparatorluk sarayının etrafında bir daire çizerek sokakları gezmişler. Dedem birkaç kez çakmağı ateşlemiş. Alev hep imparatorluk sarayını gösteriyormuş. Sokaklar çok kalabalıkmış. Bütün sokaklarda hummalı bir temizlik ve düzen çalışması varmış. Aylar süren turnesinden başkente gelen kral, halkı selamlamak için bugün sokaklara inecekmiş. Halkın konuşmalarından durumu anlayan dedemler, fırsat bu fırsat deyip saraya sızmak için plan yapmaya başlamışlar. Kaldırımda oturan bir evsizin yanına gidip onunla muhabbet etmeye başlamışlar. Yaşama hevesini kaybetmiş ve hayattan bezmiş evsiz adama, dedemler bir amaç vermiş…
Buffalo Joe, evsiz adamın yanında oturmuş; elinde dürbünle imparatorluk sarayının kapısını gözlüyormuş. Saray kapısının önünde duran askerler hareketlenmeye başlamışlar. Kapı açılmış ve kral, at arabasının içinde korumaları eşliğinde kapıdan çıkmış. Şehrin sokaklarında dolaşarak halkı selamlayan kral, dedemlerin önüne geldiğinde evsiz adam ayağa kalkmış. Bir anda öne doğru atılıp elinde tuttuğu satranç takımını krala fırlatmış ve “Bana satranç takımı verme. Bana satranç oynamayı da öğretme. Açız aç!” diye bağırmış. Korumalar, satranç takımını havadayken, krala ulaşmadan kılıçlarıyla imha etmişler. Ön saftaki korumaların birkaçı kılıçlarını evsiz adamın vücuduna saplamışlar. Aynı anda kralı taşıyan platformun yanında duran keskin nişancılar da oklarını adama atmışlar. Önemsiz ve görünmez evsiz adam, bir anda tüm okların hedefi olmuş ve görünür hale gelmiş ama bunun için ölmesi gerekmiş. Parçalanan satranç takımının içinde bulunan Reis Salyangözü, kaosu fırsat bilerek platformun altına tutunmuş. Şehir turunu bitiren kral, saraya döndüğü gibi en ön safta bulunan korumalarının yarın öğleden sonra şehir merkezinde idam edilmeleri emrini vermiş. Kuzeyin Kralı hata kabul etmeyen, zalim bir adammış. Reis Salyangözü, kral arabadan inerken paçasının altına tutunup kralla birlikte saraya girmiş. Bol paça pantolon giyen kral, Reis’i hissetmemiş. Üstünü başını değiştirmeden akşam yemeğine oturmuş. Sofrada eşine “Yarın akşamüstü Washington’a doğru yola çıkıyorum. Amerika topraklarına Küba üzerinden gemiyle geçeceğim. Saraydaki işlerimi halledip yarınki idam törenine katıldıktan sonra saraya uğramadan şehri terk edeceğim.” demiş. Akşam yemekleri bittikten sonra kral sofradan kalkıp çalışma odasına geçmiş. Yaptığı turnenin raporlarına göz gezdirirken eşi kapıyı tıklatmış. Bunu fırsat bilen Reis, kralın paçasından aşağı atlamış ve sürünerek bir kuytuya gitmiş. Tuvaleti gelen kral odadan ayrılınca da açık olan camdan dışarı çıkmış. Reis, bütün gece yol alarak kralın seyyar platformunun altındaki yerini almış ve uykuya dalmış.