1.10 HAMLENİ YAP

Eve doğru yürüyen Buffalo Joe, arkasını dönüp Aztekli’nin gelmediğini görmüş ve duraksamış. “Ne oldu?” dercesine bir bakış atmış. Aztekli: “Burası Milena’nın evi.” demiş. Reis, dedemin kafasından düşmüş. Gökyüzünde karabulutlar toplanmış. Hafif bir rüzgar başlamış. Etrafta uçuşan yapraklar Reis’in üstünü kapatmış. Aztekli baltanın kabzasına sarılmış. Evin kapısı aralanmış. Aztekli ile ev arasında kalan dedem, kafasını kapıya çevirmiş. Dedemin kafasındaki tüyler ağarmış. Bulutların bir anda güneşin önünü kapatmasıyla ortalık kararmış. Kapı açılmış ve içeriden Comandante çıkmış. Kemerini düzeltip koşarak oradan uzaklaşmış. Yakınlardaki bir ağaca yıldırım düşmüş ve ağaç tam yanlarına devrilmiş. Ağacın düşmesiyle oluşan toz duman dağılmış ve Milena kapının önünde, sislerin arasından yavaşça belirmiş. O sırada Aztekli, dedemin yanına gelmiş. Kafka’nın öldüğünü öğrenen Milena, öfkesini böyle göstermiş. Aztekli’nin kalbi, yine farklı çarpmaya başlamış. Aşık olduğu kadın, bütün güzelliğiyle önünde duruyormuş. Buffalo Joe’nun elleri alev almış. Avuçlarında yanan aleve bakan dedem şaşkınmış. Dedemin avuçlarında yanan alevleri gören Aztekli, Milena’ya zarar gelebilme olasılığını düşünmüş, ama aşık olduğu kadını kurtarırsa yakın dostu Buffalo Joe’yu kaybedeceğinden eminmiş. Neyse ki korkulan olmamış. Milena önce Aztekli’ye, sonra dedeme, sonra da dedemin ellerinde parlayan alevlere bakmış. Bir oyun oynamak istediğini söylemiş ve onları içeri davet etmiş. Aztekli bunun bir oyun olduğunu söylemiş ama dedem asil düşmanı gözünden tanırmış. Aztekli’nin uyarılarına rağmen Milena’dan sonra kapıdan içeri girmiş. Dedem içeri girince dışarıda yalnız kalan Aztekli de onları takip etmiş. İçeride kazan kaynıyormuş, yatak dağınıkmış. Milena ateşi harlamış. Şöminenin kenarında asılı duran büyük kepçeyi almış ve kazanın içine daldırmış. Kadehlere birer kepçe doldurmuş ve sıcak şarapları dedem ile Aztekli’ye uzatmış. Kendi kadehini de sıcak şarapla doldurup bir yudum almış ve masanın bir ucuna oturmuş. Dedeme bakarak eliyle karşısındaki sandalyeyi göstermiş. Dedem bir masaya bir de Milena’ya bakmış ve gülümsemiş. Masanın diğer ucuna oturup açılışı yapmış. 3-5 dilim havuç kesip boş sandalyeyi kapan Aztekli de ikisinin tam ortasına kurulmuş. Dedemin, şahın önündeki piyonu iki kare öne sürerek açılış yaptığını gören Milena tedirgin olmuş. Eski öğrencisinin ofansif başlangıcı karşısında sağ kanadındaki filinin önündeki piyonunu iki kare öne sürmüş ve oyunu neden oynadıklarını anlatmaya başlamış:

“Senin satranç oynamayı bildiğini nereden bildiğimi henüz bilmiyorsun Buffalo Joe. Öncelikle neden burada olduğunuzdan söz edeyim. Anadolu’da bir süredir işler çığırından çıkmıştı. Büyük İskender’in ölümünden sonra dağılan Makedon İmparatorluğu’ndan kopmuş Komagene Krallığı, Roma ile Pers İmparatorlukları arasında çiğ köfte stratejisiyle asayişi sağlamayı başarmıştı. Ama şu anda çiğ köftenin içine bağımlılık yapan bir madde koyuyorlar ve her yerde dükkanları var. Anadolu’da insanların beyni uyuşmuş durumda. Gerçeği göremiyorlar. Dışarıya tamamen kapanmış durumdalar. Kendi yurtlarının dışına çıkmıyorlar. Zaten dolar olmuş 8 lira. Kasabalara dağıtılan tabletlerde de krallığın istediği şeyler yazıyor. Halk yurdunun dışına çıkmıyor, çıkmak isteyen de kur farkına takılıyor. Bizim topraklarımızda da durum farklı değil aslında. Siz kaostan uzakta yaşıyorsunuz. Ama kaosun sizin köylerinize de gelmesi yakındır. Dünyada kötülük baş gösteriyor. Kendi topraklarımdan kovuldum ve geri dönemiyorum. İlk zamanlarda sadece kendi köyüme dönemiyordum. Şu an bütün Amerika’ya girişim engellendi. En azından kur farkına takıldığı için coğrafyasına hapsolmuş Anadolu halkını aydınlatabilirim diye düşündüm. Bu yüzden farklı yörelerden, burada hayatta kalabilecek bilge insanları zaman zaman buraya getiriyorum. Halkın büyük bir kısmı hala sizleri yadırgıyor ama kabullenmeye başlayanlar var. Özellikle esnaf kesimi çok çabuk ısındı. Yabancı topraklardan gelenlerin eşyaları piyasada dönmeye başladı bile. Aztekli’yi, köyünün bilgesi olduğu için buraya getirdim. Ama sen Joe… Seni arıyordum. Sen beni hatırlamıyorsun ama ben seni hatırladım. Ellerinde parlayan alevleri daha önce de görmüştüm. Bunu yapabilen tek adam sendin. O zaman sen olduğundan emin oldum. Seninle ilk tanışmamız sen çok gençken, bundan belki 80-90 sene önce gerçekleşti.”

Milena bunları anlatırken oyun devam ediyormuş. Konuşmanın ortasına yetişen Reis Salyangözü, açık pencereden sürünerek girmiş ve tavana doğru yönelmiş. Aztekli şaşkınlık içerisindeymiş. Dedem, Milena’nın anlattıklarını dinlerken bir yandan da oyuna odaklanmaya çalışıyormuş ama odağını kaybettiği için çok büyük bir hamle hatası yapmış. Yüzü gülen Milena hamlesini yapmış ve anlatmaya devam etmiş:

“O dönemde sen gezgindin. O yüzden yerini yurdunu bilmiyordum. Nerede yaşadığını bilseydim gelip seni bulurdum. İlk tanıştığımızda ben de farklı bir görünüşe sahiptim. Bu yüzden senin beni tanımaman normal. Sana satrancı ben öğrettim. Bir kez olsun beni yenemedin. Kapıdan çıkıp giderken bir gün beni yeneceğini söylemiştin. Ben de karşıma çıkan adamın sen olduğunu anlayınca sana bu şansı vermek istedim. Size burada ihtiyacım var ama kaderimizi büyülü satranç tahtasına bıraktım. Haydi hamleni yap.”

Dedem yaptığı hatanın farkındaymış. Bu sırada Reis Salyangözü, masanın ortasına sarkan halatın üstünde tavandan aşağı doğru iniyormuş. Dedem biraz düşündükten sonra hamlesini yapmış. Avantajı elinde tutan Milena, dedemi sıkıştırmak için bir hamle yapmış. Bu hamleyi yaparken aslında çok büyük bir açık vermiş. Ama dedem, altında bulunduğu baskıdan ötürü bu açığı göremiyormuş. Aztekli zaten satranç oynamayı bilmiyormuş. Reis Salyangözü halatın ucuna gelmiş ve yavaşça kendini aşağı bırakmış. Salyangözü’nün satranç tahtasına düşme sesiyle herkes irkilmiş. Reis, dedemin beyazdaki filinin önünden çapraz bir şekilde ilerleyerek tahtayı terk ederken dedeme göz kırpmış. Dedem, Milena’nın rehavete kapılarak yaptığı hatayı görmüş ve filini, Salyangözü’nün yürüdüğü istikamette sürerek Milena’yı sıkıştırmış. Birkaç hamle sonra Milena’nın şahı devrilmiş. Büyülü satranç tahtasının filleri canlanıp büyümüşler ve masadan inip hortumlarını birleştirerek odanın ortasında bir geçiş kapısı açmışlar.

Dedem, masanın kenarında duran Salyangözü’nü kafasına koymuş. Aztekli kalmak istemiş ama Milena onun da gitmesi gerektiğini söylemiş. Aralarındaki yarı duygusal yarı realistik konuşmanın ardından Aztekli ikna olmuş ve Comandante’nin evde unuttuğu yüzüğünü alarak geçiş kapısına yönelmiş. Bir kez daha Milena’ya bakan Aztekli, geçiş kapısından adımını atarak yurduna dönmüş. Pencereden bir baykuş girip Milena’nın omzuna konmuş. Buffalo Joe belinden bir shot bardağı çıkarıp masaya koymuş ve baykuşla Milena’ya bakarak “Şimdilik hoşça kalın.” demiş.

WordPress.com'da bir web sitesi veya blog oluşturun

Yukarı ↑