
Comandante uyandığında Milena meditasyon yapıyormuş. Karamürsel’e giden Kaptan Black’ten birkaç gündür ses seda yokmuş. Bulundukları yerde çok fazla zaman kaybettiklerini düşünen Comandante, çadırı ve eşyaları toplamaya başlamış. Meditasyonu biten Milena kamp alanına dönmüş ve her şeyin toparlandığını görmüş.
MİLENA: Neler oluyor?
COMANDANTE: Günlerdir burada saklanıyoruz. Neyin değişmesini bekliyoruz?
MİLENA: Benim kahin olduğumu unutuyorsun sanırım.
COMANDANTE: Geleceğe dair ağzından tek kelime laf çıkmıyor ama. Sadece şikayet ediyorsun. Yok efendim ben etimi az pişmiş istemiştim, yok ben küçük balık sevmiyorum. Sıcakladım diyorsun çadırın kapısını açıyoruz. Bu sefer de üşüdüm diyorsun. Bir kere de dudaklarınızdan hayırlı bir şeyler dökülsün Kahin Hanım.
Milena, Comandante’den böyle bir çıkış beklemiyormuş. Biraz gücenmiş tabii. Ortalıkta bir şey kaldı mı diye kontrol ettikten sonra “Nereye gideceğiz?” diye sormuş. Sırtında bohçayla yürümeye başlayan Comandante, soruyu cevapsız bırakmış. Aklında tek bir şey varmış: Oğlu Malahida…
Kral uyandığında Malahida, kralın başında bekliyormuş. Eli kolu bağlı Kral Pedro, direnişin lideriyle ilk kez yüz yüze geliyormuş. Haliyle Lider Malahida da Kral Pedro ile ilk kez yüz yüze geliyormuş. Yavaş Yavaş kendine gelen kral, önce ellerini hareket ettirmeye çalışmış. Oturduğu sandalyeyle birlikte olduğu yerde zıplamış. Yardım çığlıkları atmaya başlamış. Malahida elinin tersiyle krala bir tane yapıştırmış ve “Kapa çeneni aşağılık herif!” diye bağırmış. Başı sağa düşen kral, hayatında ilk kez tokat yiyormuş. Malahida’nın sert darbesiyle dudağı patlamış. Yavaşça başını kaldırıp Malahida’nın suratına bakmış ve ağzındaki kanı Malahida’nın suratına tükürmüş. İyice sinirlenen lider, bu sefer diğer elinin tersini kralın suratına indirmiş. Çadırın dışında sigara içen Buffalo Joe, tokat seslerini duyunca çadırın kapısını aralayıp içeri şöyle bir göz atmış. İçeri sızan ay ışığını fark eden Malahida arkasını dönüp dedem ile göz göze gelmiş ve “Merak etme ihtiyar. Onu öldürmeyeceğim.” demiş. Direniş için öldürdüğü çocukluk arkadaşı Chavez, zaten duygusal olan Malahida’yı daha da hassaslaştırmış. Cebinden ufak bir bıçak çıkarıp kralın tırnağıyla eti arasına dayamış. “Ya konuşmaya ya da acı çekmeye başlarsın kendini beğenmiş pislik” demiş. Kral Pedro, ağzının kenarından akan kanı diliyle temizlemiş ve “Askerlerim gelip beni kurtardığında, ilk işim seni herkesin önünde kendi ellerimle parçalara ayırmak olacak.” demiş.
Dedem, yanına gelen Jean Baptiste’e “Bitirdin mi?” diye sormuş. Jean Baptiste şişeyi dedeme uzatmış. Dedem şişeyi alıp çadıra girmiş. Bu sırada sinirleri yıpranan Malahida, kralın tırnağını sökmeye başlamak üzereymiş. Dedem içeri girince iyice sapıtmış ve elindeki ufak bıçakla dedemin üstüne yürümüş. Dedem tek harekette bıçağı Malahida’nın elinden alıp boğazına dayamış ve “Te katte ela”, yani “Büyüklere el kalkmaz” demiş. Malahida öylece donakalmış. Dedem “Ne duruyorsun, çık dışarı.” demiş Malahida’ya. Sinir harbi yaşayan Malahida hızlı adımlarla çadırı terk etmiş. Dedem, kralın karşısına oturup şişenin kapağını açmış ve parfüm çubuğunu kralın burnuna sokmuş. Kral Pedro kafasını geriye doğru çekmiş ama burnuna giren çubuktan kurtulamamış. Dedem eliyle kralın kafasını sabit tutmuş ve çubuğu bir süre orada beklettikten sonra kralın burnundan çıkarmış. Şişenin içinde yalan otu diye bir otun özü varmış. Yalan otu özünü koklayınca yalan söylemek imkansız hale geliyormuş. Otu koklayan, sorulan sorulara yalan cevaplar veremiyormuş. Bildiği neyse onu anlatıyormuş.
Dedem birkaç saat sonra çadırdan çıkmış. Malahida dedemi kapıda bekliyormuş. Dedemin çıktığını gören Jean Baptiste, yakasında Reis Salyangözü ile çadırın önüne gelmiş. Askerler de oraya toplanmışlar. Herkes dedemin ağzından dökülecek kelimeleri sabırsızlıkla bekliyormuş. Buffalo Joe, çadırda sarıp kulak arkası yaptığı sigarayı alıp ağzına koymuş ve ateşlemiş. Dedemi yakından tanıyan Reis Salyangözü, onları bilerek beklettiğini anlayınca “Konuşsana be adam!” diye bağırmış. Salyangozun konuştuğundan haberi olmayan askerler şaşırmış tabii. Dedem bıyık altından gülümseyip sigaranın dumanını dışarı vermiş ve “Kral Pedro öldü. Washington’a gidiyoruz. Aztekli hala dönmedi mi?” demiş.