2.6 ÖLÜMSÜZ

Reis’in peşine düşen atlılar, dedemin son ateş yaktığı yere varmışlar. Ateşin yanında baygın duran yılanı ve toprakta kurumuş kan lekesini görmüşler. Adamlardan biri atından inip parmağını kana sürmüş ve diline götürmüş. O sırada bir başka adam atının üzerinde etrafta turlarken dedemlerin atının ayak izlerini görmüş. “İzler batıya gittiklerini gösteriyor. Zaman kaybetmeden izleri takip edelim. Burada bizi ilgilendiren bir şey kalmamış.” demiş. Ateşin başında duran adam, atının eyerinden matarasını almış ve kanın ağzında bıraktığı metalik tadı yok etmek için suyla ağzını çalkalamış. Ağzındaki suyu kor halindeki ateşe tükürmüş. Zaten kor halinde olan ateş, hafif bir cızıırdamayla sönmüş. Adam düşünceli bir şekilde etrafına bakmış ve “Tek atla yolculuk yapıyorlar. İlk kamp alanı kabul edilebilirdi ama ikincisi bana aldatmaca gibi geliyor. Biriniz atını benimle kuzeye doğru sürsün. İz gözükmüyor ama o tarafa gitmiş olabilirler.” demiş.

Diğer üç köylü, alacakları ödüle öyle odaklanmışlar ki kör olmuşlar. Adamın dediklerini kabul etmeyip üçü de atlarını hızla batıya sürmüşler. Ateşin başında atıyla yalnız kalan adam nehre bakıp kısa bir süre düşünmüş. En az iki insan olduklarının ve tek atları olduğu için onlara kolaylıkla yetişebileceğinin farkındaymış. Onları nasıl etkisiz hale getireceğini düşünürken yılan uyanmış. Düşünceli adama sinsice yaklaşmış ve adamı sağ bacağının arkasından ısırmış. Tüm zehrini adama zerk eden yılan da adamla birlikte oracıkta can vermiş.

Aztekli, tüm bu olanları dürbünle izliyormuş. Buffalo Joe’nun omzuna hafifçe vurup “Başardık!” diye bağırmış. Hiç durmadan kuzeye doğru sürmüşler atlarını. Gecenin karanlığında bile duraksamamışlar. Zaten gün batımı randevusunu kaçırdıkları için endişelilermiş. O yüzden gün doğumunda orada olmak için hiç mola vermemişler. Kanında dolaşan ufak dozdaki zehri tamamen yok eden dedemin atı ise daha sağlıklıymış artık. Gün doğumuna yakın köyün girişine gelen Buffalo Joe ile Aztekli çalılıkların arasına girmişler. Attan inip etrafı kontrol etmişler. Biraz çalı çırpı toplayıp ateş yakmışlar. Dedemin tuttuğu balıkları pişirip yemişler. Bu sırada at da dinleniyormuş. Nehrin akıntısına karşı dilini dayamış ve susuzluğunu gidermiş. Gün doğarken dedem ile Aztekli, atı ateşin başında bırakıp çalılıkların arasından çıkmışlar ve köyün güney girişine temkinlice yaklaşmışlar. Sote bir yer bulup Reis Salyangözü’nü beklemeye başlamışlar.

UYANIŞ

Gözlerini tekrar hayata açan Reis, neler olduğunu anlamaya çalışmış. Kabuğu yerinde değilmiş ve çamurun içindeymiş. Köyün merkezine geldiğini, muhtarlık binasının penceresinden içeri girdiğini, makam koltuğundan Kuzey’in Kralı’nın oturduğunu, kralın asistanının onu yakalayıp öldürdüğünü hatırlamış. “Peki ben nasıl yaşıyorum.” diye hayatını sorgularken daha önce keşfedemediği özel yeteneği aklına gelmiş. Nehrin hızlı akıntısında kayalara çarptığı halde neden ölmediğini de o zaman anlamlandırmış. Reis Salyangözü’nün yeni özel yeteneği ölümsüzlükmüş.

Değerlendirme: 1 / 10.
Gösterilecek yorum yok.

WordPress.com'da bir web sitesi veya blog oluşturun

Yukarı ↑