
Milena uyandığında, Comandante ateş yakmak için etraftan çalı çırpı topluyormuş. Bir süredir az nüfuslu bir sahil kasabasında gizleniyorlarmış. Gözlerden uzak, deniz kıyısına yakın bir koruluğun içine çadır kurmuşlar. Ateşi tutuşturan Comandante, Milena’ya dönmüş ve “Sence işe yaramış mıdır?” diye sormuş.
MİLENA: Ne işe yaramış mıdır?
COMANDANTE: Seninkiler Malahida’ya ulaşmış mıdır?
MİLENA: Koruma kalkanı ortadan kalkmadığı sürece bilemeyeceğiz sanırım.
Koruma kalkanı; Milena’nın sadece seyahatlerini değil, öngörülerini de engelliyormuş. Comandante ortadan kaybolduktan bir süre sonra Milena başka köylere seyahatler gerçekleştirmiş. Bir gün seyahatinden dönmek istemiş ancak bir türlü evine varamamış. Her ayininin sonunda gözlerini açtığında kendini yine aynı yerde buluyormuş. Köyün yakınına kadar yayan seyahat etmiş. Köye baktığında koruma kalkanını görmüş ve neden köyüne dönemediğini anlamış. O koruma kalkanı, şu an bütün Amerika kıtasının üzerindeymiş. Dönemin Amerika başkanı Donald “Trumpus” Duck, Kahinler Birliği Başkanı’nın zihnini zehirlemiş ve ona istediğini yaptırıyormuş. Memlekette alehyine iş yapan ne kadar kahin varsa hepsini topraklardan def etmiş. Milena, direnişin başkahiniymiş.
Comandante düşünceli bir şekilde denizi izliyormuş. Uzun zamandır içini kemiren soruyu tekrar sormuş: “Çocuğu neden tersledin?”. Milena, çaresiz ama sinirli bir suratla: “Daha önce bunu defalarca konuştuk. Bırak artık şu soruyu sormayı. Öyle olması gerekiyordu.” diye cevaplamış ve devam etmiş: “Başkanı Trumpus’un etkisi altından çıkarmaları gerek.”
Trumpus, eski bir Yunan askeriymiş. Bir gün komutanlarından biri, Trumpus’a bir inşaatın başında durmasını emretmiş. Emri yerine getiren Trumpus bir süre boyunca şantiyeyle ilgilenmiş. Yaşadığı aydınlanma sonrası orduyu bırakıp dolaşmaya başlamış ve gittiği her şehirde müteahhitlik yapmış. Özellikle diktiği gözcü kuleleriyle ün yapan Trumpus, bu işten o kadar para kazanmış ki; ismi denizleri aşıp batıda Londra’ya, doğuda İsrail’e kadar gitmiş. Devlet büyüklerinden mektuplar alan Trumpus, bir süre sonra proje adam haline gelmiş ve başkan olmak üzere Kuzey Amerika’ya gönderilmiş. Kuzeyde otoriteyi kolayca sağlayan Trumpus, gözünü güneye çevirmiş. Brezilya’nın direncini kırması da uzun sürmemiş. Güney Amerika’da Kuzey’in Kralı olarak anılan Kral Pedro, parayı görünce hemen yelkenleri aşağı indirmiş ve Trumpus’a itaat etmeye başlamış. Trumpus’un yardımıyla sınırlarını genişletmeyi amaçlayan Kral Pedro, kendi topraklarındaki asayiş turnesini Küba ile tamamlayıp oradan da Kuzey Amerika topraklarına geçmeyi planlıyormuş. Trumpus, Kral Pedro’yu raporları sunması için Washington’da bekliyormuş.